Bab-ı esrar…Çözülemeyen düğüm…Anlaşılamayan sözler ve anlaşılan gözler…
Gün, Kasım’a durmuştu. O mevsimdeydi ilk sitemli bakışın…Ben gidiyordum, sen bakıyordun.Yine de yanımda duran bedenin aynı mevsimde yaslanmıştı...
Demek gidiyorsun! Birbiriyle hiç konuşmamış iki kişi gibi, akıp gidiyorsun yanımdan. Bir yabancının, bir yabancıya bakışı kadar korkusuz kıpırdıyor gözbebeklerin. Çehremde can çekişen bir...
Ben o sesi bilirim! Yüreğe sığmayan sevdayı parçalayan çelikten gürültüyü... Ben o sesi bilirim. Yaprağın dalından ayrılırken koparttığı gece yarısının, akıl almaz tınısını... Kandırılmışlığın...
Perdesi aralanmış tabutun
Seni görüyorum
İpince bir saç teli gibi yatıyorsun
Sıkılı avuçlarında, iki yüzlü madalyon.
Yüzleşme korkusu
İtiraf belası
Belagat bitimi.
Saatler susuyor
Sen zaten susmuşsun.
İpince bir saç teline dizilmiş nefesin
Yüzüme...
Ne kadar büyük kahkahalar atıyorsun
Ve ne kadar tedirgin bakıyor gözlerin.
Aynaya bak hemen
Ellerin terli
Namusundan akmamış o hararet.
Büyük gülüyorsun ama,
Ellerini koyacak yer bulamıyorsun sen.
Yol boyu kaçışları,...
Ben senin uğruna
Toprakta kaldım
Sevdayı gözünden
Oradan vurdum
Nasıl bir şey bilmedim gülüne gülmek
Can verdiğim sen deyip
Gözümü yumdum
Kan düşer
Yola şimdi, gam düşer
Burada kuşlar uçmuyor...
Yalan sevgi
Nasıl da tüketti
Yıllar...
Küçüktüm, gözlerim yumuktu
Ve annem salkım söğüttü…
Uyurdum, rüyalar olurdu
Dağlar yolumda sıradururdu…
Uyandığımda dağlar un ufaktı.
Yürürdüm, yol arardım
Yollar bir avuç irin suyuydu…
Karar veremezdim, hayat bu mu diye
Melekler...
Elimde ay ışığından bir kolye
Seher çiyi pırlanta yaprağında.
Öyle güzel ki o bakışlar
O suskunluk
O durgunluk
O yumuşacık iç çekişler.
Sanki bir şehirden diğer şehre göz değiyor.
Büyüklerin aşkı...
Kırağıda insan yüzü
Bulutlar cem etmiş rahmeti
Döküyor çiçek diplerine.
Salkımlarda kara üzümler
Çiçek doğurur güneşten.
Yeşile çalar kıyamet bu gece yine
Cebrail sınırda bekliyor
Özden, sevgi süzecek belli ki
İyi şeyler...