Uzak trenler geçiyor önümden
Nal sesleri arasında
Saltanatını sürüyor şerefsiz
Ben buradayım
O gidiyor
Ve saat on ikiyi on geçiyor
Ben buradayım
O geçiyor...
Bir şey demiyorum saate
Bir şey demiyorum saate
On ikiyi...
Kandildeki yağ ağır ağır eriyor…
Merdivenlerde son soluğum
Hayat dediğin
Doğmakla ölmek arasındaki ince çizgi...
Niye yaşadığını bilmeyen
Kısa gün kârcısı bir sürü koca baş
Kandildeki yağ eriyor…
Ben bir yaş...
Bu bahçeden bir arzu geldi geçti…
Yekpare ışıltısında bin parçalı bir yüz
Bir yüzünde unutulmuş saadetler vardı
Kâğıttan kahkahasında
O hicrani toyluk
Ve o güvensizlik emareleri…
İlk yıldızın doğduğu gece
Ağlamasını...
Bana
Beni karşılıksız sev diyorsun...
Ama olmaz ki sarışın kız
Karşılıksız sevgi diye bir şey yoktur
Çünkü
Sevginin karşılığı
Yine sevgidir...
Cüneyt GÜNDOĞDU
Kurşuni bir ay
Böldü gökyüzünü
Bugün sular serin...
İnsanlar kadar
Yalnız
İnsanlar kadar
Dört mevsim
Hazan kadar
Sarı bir
Gökkuşağı…
Çevresinde hareler
Kokusunda ilk gençlik
Simit ve çay
Ve
Başıboşluk
Ve
Başı hoşluk…
Açar dersin
Açmaz
Kendisinden emin
İnsanlara güvensiz
Dallarında sabır...
Bir saat tıkırtısı işleniyor...
Dar vakitte sevdik birbirimizi
Yetişemedik
Birbirimizin öbür yarısına...
Gururdan kalkan
Kelimelerden kılıç
Korkulardan hayat seçerken sen
Bir baktık ki
Gelmişiz ömür yarısına...
Cüneyt GÜNDOĞDU
Çocukluğumun
Taradım saçlarını
Kurşunlar takıldı
Saçlarıma,
Ellerime
Yaprak doldu
Göğsüme taktım...
Çocukluğumun
Kestim dallarını
Bir an önce
Adam olmak istedim
Kararlarım olsun istedim hemen
Sigaraya başlayıp bırakmak istedim
İmzam olsun istedim
Bir sürü fikrin altında
Elimdeki balonu bırakır gibi
Bırakmak...