Sebepsiz bir sevgiydi beni bir kenara atan aslında
Ve gülmeler gelirdi kulağıma
Fısıltı fısıltı…
Tepeden inme bir ihtişam
Devşirme bir nikâh
Ve katli vacip bir yaşam…
Yıkık duvara yaslanmış
Ve işte böyle yaralı ve heybetli
Ve işte böyle buruk
Biraz engin
Biraz donuk.
Bağrı açık
Ve bağrı yanık iki delikanlı
İkisi de sırtından bıçaklı.
İkisinin de eli kanlı
Yüzlerinde yol kokusu
Bin yıl öteden mi geldiler ne?
Geçer mi bu ömür?
Biter mi bu hasret?
Söyle!
Söyle de miden bulansın
Söyle de gözün yaşarsın
Söyle, söyle, söyle, söyle….
Söyle hadi
Durma!
Durma, ürküt kuşları
Kaçsınlar bir bir
Her bir uçuşta tüyleri dökülsün o hainlerin
O hainler ki, haberini getirmişlerdi ölümün
O hainler ki, yüzleri sevdaya dönük
Ama
Yürekleri kapalı…
Ah yavrum
Vah zavallıcığım
Ne kadar iyi ediyorsun kendine acıyarak!
Bohem aşkları yaşayan sen değildin sanki
Har vurup harman savuran o günleri.
Acımasızca seyredip yalnızlığı
Üstüne tüküren kimdi o zaman?
Bilebilir miydin zamanın seni de yutacağını?
Pişman olsan ne fayda !
Esir olmuşsun bir kere o sahte renklere.
Dokunuşlarıydı, besbelli
Kime ne fayda, göçmüş temelli
Ne okuduğunu anlar, ne dinlediğini.
Cüneyt GÜNDOĞDU