Bir yol ayrımında
Geceyle gündüzün kıyaslanması sanki kafamın karışıklığı…
Oysa ne var ki
Bazen gecenin
Bazen de gündüzün uzun olmasında?
İyiyi düşünürüm kimi saatlerde
Bir de kötüyü
Ama en çok
İyiye neden iyi
Kötüye neden kötü dendiğini
Ve bir de
Kimin
Bu isimleri neye göre belirlediğini…
Büyüğü düşünürüm, karşıma korkunç şeyler çıktığında
Büyüklerin hep acımasız olduğu gibi bir şeyler kalmış aklımda işte…
Küçüklerin çektiği eziyeti düşünürüm bu yüzden
Ellerimi açıp yukarıya
Güç dilerim kendime
Küçüklere yardım edebileyim diye…
Cesareti anlamaya çalışırım bazen
Korkaklığın zıddı olup olmadığını sorgularım
Bağırıp çağıran insanlar gelir gözümün önüne
Tam o an
Korkaklığı anlamaya çalıştığımı fark ederim.
Örtbas edilmeye çalışılan kemik gibi korkuların
Yüksek sesle gizlenmeye çalışıldığını görürüm…
Zenginliği düşünürüm bazen
Fakirliğin
Bir lokma ekmeğe muhtaç olmak olduğunu öğrettiklerini hatırlarım
Lokmasını bir karıncayla paylaşan bir evsiz görür, utanırım.
Depremden çıkan bir şehir misali
Önce titrer
Sonra yıkılırım…
Buram buram sıcakta
Bir avuç ıhlamur kokusunda
Ve bir söğüt gölgesinde
Dalarım…
Acımasız dillerin yaralı bir ceylana göz süzüşü gibi
Umursamaz bir edanın eğreti sakinliği gibi
İnsanlar diziledurur seyyar bir dostluğun karşısında.
Bir yol ayrımında
Karar verme yaşında
Her şeyin farkında
Ben mi yanlışım yoksa onlar mı derim…
Karar vermem güçleşir…
İki dünya mı var yoksa?
Peki ya cennet, cehennem?
Hani annemin komşu hakkını da katıp pişirdiği yemekler?
Hani müdür babamın en küçük bir hediyeyi bile reddettiği göz tokluğu?
Hani bakkal amcanın eksik tartmayan terazisi?
Hani müezzinin yanık sesi
Vaizin müşfik daveti?
Bitti mi?
Hepsi bir olup
Gitti mi?
Şimdi gökte aynı anda hem ay hem güneş
İkisi de aydınlatmak için değil mi bizleri?
Bir terslik mi var acaba bu işte
Yoksa biz mi bir şey anlamıyoruz?

Cüneyt GÜNDOĞDU

Cevap Ver

Please enter your comment!
Please enter your name here